Carpe Diem | Yeteri Kadar Anaç mıyım?
22848
post-template-default,single,single-post,postid-22848,single-format-quote,ajax_fade,page_not_loaded,,select-theme-ver-1.7.1,wpb-js-composer js-comp-ver-5.5.2,vc_responsive

— Yeteri Kadar Anaç mıyım?

Anne olmak…

Klinik Psikolog Nalan Pulat Gölcüklü:
Çocuk sahibi olunduğunda annelerin akıllarına birçok kaygı verici düşünceler gelebiliyor.

Hemen hemen her anne kendisine ;
‘Nasıl bir anneyim? Acaba çocuğuma yeterli olabiliyor muyum? Çok anaç biriyim. Sanırım ben anaç değilim!’ gibi soruları sorabiliyor.
Kadınların hormon yapılarına ve emzirme durumlarına bağlı olarak anne bebek ilişkisi yakınlaşabiliyor ve annelerin bebeklerine yönelik sıcaklık ve ilgi duyguları artabiliyor. Bununla beraber anaç olma tanımı birçok anne için karıştırılabiliyor. Anaç olma doğuştan gelen bir durum gibi algılanabiliyor. Bazı kadınlık hormonlarına bağlı olarak kadınların duygulanımında değişimler olabilmesine rağmen anaç olmak doğuştan olan bir durum değildir.

Bu nedenle de öğrenileceği düşünülebilir. Anaç hissetmemiz bir süreçtir. Bu süreç bazı kadınlarda evlilik öncesi evrede, bazı kadınlarda evlilik sonrası ilk yıllarda, bazı kadınlarda ise çok daha ileri yıllarda yoğun olarak hissedilebilir. Bu kadının anne olmaya hazırlıklı olup olmamasıyla ilgilidir.

 

Anne olmaya hazırlıklı olmak bebek sahibi olduğumuz zaman ilgi ve enerjimizi bebeğe yönelik daha kaliteli bir şekilde sunmamıza yardımcı olacaktır. Annenin içinde olduğu ruhsal durum da bebeğe yönelik duyguları ve davranışları değiştirebilir. Bu nedenlerle annelik duygularının annelerin hissetme şiddeti anneden anneye değişebilir. Bu süreç için her annenin kendisini kendi ruhsal süreçleriyle değerlendirmesi gerekir. Bebeğin yaşama katılması ailede önemli bir değişimi başlatır. Bu evrede birçok anne doğum sonrasında şaşkınlık ve bebeğe yönelik duygusal soğukluk hissedebilir. Bebekleri sanki yabancı birisinin bebeğiymiş gibi gelebilir. Buna bağlı suçluluk duyabilirler.

Bu duygular doğum sonrasında çok sık görülen duygulardır ve annelik duygularını hissedebilmeleri için zamana ihtiyaçları olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Huzursuzluk duygularının zamanla azalmaması ya da her geçen gün artması durumlarında annelerin bir uzmandan destek almaları önerilebilir.

 

Annelik duygularıyla ilgili olarak annelerin anaç tutumları annenin ruhsal zorlukları ve bozukluğu olmadığı takdirde öğrenilebilir bir durumdur. Dünyaya gelen her çocuğun bakım vereni (anne ve babası) tarafından karşılanması gereken bazı temel ihtiyaçları vardır. Bu temel ihtiyaçların en başında temel fiziksel ihtiyaçlarının karşılanması (yeme-içme, barınma, giyinme gibi bedensel ihtiyaçlar) yer alır. Fiziksel ihtiyaçları çocuğun yaşamda fizyolojik olarak sağlıklı gelişmesi için gereklilik gibi düşünürsek; ruhsal gelişiminin sağlıklı olabilmesi için de sevilme-güvenme-kabul ve saygı görme ihtiyaçları, temel fiziksel ihtiyaçlar kadar önemli ve gereklidir. Yaşamın erken dönemlerindeki güvenli bağlanma çocukların ruhsal gelişimleri açısından çok önemlidir. Güvenli bir temelin çocuğun; ‘merak ve keşif ‘ kendini yatıştırma ve özdenetim ve beraberinde yakın duygusal bağlar kurma becerilerini geliştirmelerinde yardımcı olduğu bilinmektedir.  Bu ihtiyaçların önemi düşünüldüğünde annelerin çocuklarına koşulsuz sevgi sunmaları, çocuklarından beklemedikleri bir davranış gördüklerinde sevgilerini geri çekerek ya da onları suçlu hissettirerek isteklerini yaptırmamaları, yanlışları olsa da çocuklarına koşulsuz kabul sunmaları ve onların düşüncelerine saygı gösterip dinlemeleri çocuklarının ruhsal olarak sağlıklı gelişmelerini destekleyecektir.

Her çocuk özel tek ve farklıdır. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını anlamaya ve onları tanımaya çalıştığımızda; her çocuk annesine annelik etmesinin sırlarını verebilir.

Nalan Pulat Gölcüklü
Uzm. Klinik Psikolog.

No Comments

Sorry, the comment form is closed at this time.